belgariad-3

VIP免费
2024-12-24 0 0 455.9KB 180 页 5.9玖币
侵权投诉
TEÞEKKÜR
Öncelikle tarama iþini gerçekleþtiren Kender'e çok teþekkürler.
Sadece bu ekitap deðil taramýþ olduðu tüm eserler için sonsuz teþekkürler.
Kender'in diðer kitaplarýna www.kitap.perisi.com adresinden ulaþabilirsiniz.
Tarama iþini gerçekleþtirdiði için Kender'e bu kadar teþekkür ediyorsak
elbetteki zevkle okuduðumuz kitaplar için
baþta yazarlarý olmak üzere yayýncýlarý ve emeði geçen herkese
ne kadar teþekkür etmemiz gerektiðini bir düþünmek gerek.
En güzel teþekkür herhalde o kitaplarýn orjinallerini almak olsa gerek diye düþünüyorum.
NOTLAR
*Kitabý baþtan sona elimden geldiðince imla ve noktalamalara dikkat ederek düzenlemeye
çalýþtým tabi yine de gözden kaçanlar olmuþtur. Affola.
*Diðer kitaplarý henüz okumadým okudukça bir yandan da düzelttiðim için zamanla onlarý da
ayný þekilde düzenleyip sizlere sunmaya çalýþacaðým
Selamlar sevgiler...
shAkoD
shakod3@hotmail.com
GÝRÝÞ
Gorim'in Halký için bir Tanrý aramasýnýn ve kutsal Prolgu Daðýnda UL'u bulmasýnýn hikâyesi-
dir.
Ulgo Kitabýna ve baþka kitaplardan bölümlere dayanarak.
GÜNLERÝN BAÞLANGICINDA yedi tanrý dünyayý karanlýktan döndürerek yarattý; sonra
hayvanlarý ve kuþlarý, sürüngenleri ve balýklarý ve en nihayet de insaný yarattýlar. O zamanlar göklerde
UL adlý bir ruh yaþýyordu ve bu yaratýlýþ iþine katýlmamýþtý. Gücünü ve aklýný diðer tanrýlardan esirge-
diði için, yaratýlan þeylerin çoðu kusurluydu ve mükemmel deðildi. Birçok yaratýk çirkin ve tuhaftý.
Genç tanrýlar bunlarý yok etmek istediler ki, dünya yüzündeki her þey güzel olsun.
Fakat UL elini uzattý ve onlarý durdurdu; dedi ki: "Yarattýðýnýzý yok edemezsiniz. Kendi eðlen-
ceniz ve keyfiniz için göklerin huzurunu ve dokusunu bozarak bu dünyayý yarattýnýz. Ancak þunu bilin
ki, yarattýðýnýz her þey, ne kadar korkunç olursa olsun, bu aptallýðýnýzýn bir niþanesi olarak kalacaktýr.
Yarattýðýnýz bir tek þeyi bile yok etmeye kalktýðýnýz gün, her þey birden yok olacak."
Genç tanrýlar öfkelendiler. Yarattýklarý her korkunç ya da çirkin yaratýða dediler ki: "Madem
öyle, senin tanrýn UL olsun." Sonra insan kavimleri arasýndan her tanrý kendine hoþuna giden bir ka-
vim seçti. Tanrýsý olmayan kavimler kaldýðýnda ise genç tanrýlar onlara dediler ki: "UL'a gidin, sizin tan-
rýnýz o olacak." UL ise hiç sesini çýkarmadý.
Sayýsýz ve acý dolu nesiller boyu Tanrýsýzlar Batýnýn çorak, sahipsiz topraklarýnda dolaþarak að-
ladýlar.
Derken aralarýndan Gorim adlý adil ve hakkaniyetli bir adam çýktý. Tanrýsýz kalabalýklarý bir a-
raya toplayarak onlara dedi ki: "Baþýboþ dolaþmamýzýn zorluklarý yüzünden yapraklar gibi kuruyup dü-
þüyoruz. Çocuklarýmýz ve yaþlýlarýmýz ölüyor. Onlar öleceðine bir kiþinin ölmesi yeðdir. Burada kalýn ve
bu ovada bekleyin. Ben gidip UL adlý tanrýyý arayacaðým ki ona ibadet edebilelim ve bu dünyada bir ye-
rimiz olsun."
Yirmi yýl boyunca Gorim UL'u boþu boþuna aradý. Yýllar geçtikçe saçlarý kýrlaþtý ve yorgun düþ-
tü. Çaresizlik içinde yüksek bir daðýn tepesinde oturup göklere doðru haykýrmaya baþladý: "Yeter artýk!
Artýk aramayacaðým. Tanrýlar meðerse yalanmýþ, dünya da çorak bir boþlukmuþ sadece. UL yokmuþ
demek; ben de hayatýmý karartan bu lanetten býktým usandým."
UL'un Ruhu onu duyarak cevap verdi: "Bana niçin kýzgýnsýn Gorim? Sizin yaratýlmanýz benim
suçum deðildi."
Gorim korkuyla yere kapandý. UL ona dedi ki: "Kalk Gorim; ben senin tanrýn deðilim."
Gorim kalkmadý. "Ulu tanrým," diye haykýrdý; "yüzünü, hiçbir tanrýnýn korumadýðý, hasta ve bi-
tap düþmüþ halkýndan saklama."
SÝHÝRBAZIN TUZAÐI
"Kalk Gorim," dedi UL. "Kalk ve burayý terk et. Þikâyet etmeyi býrak ve kendine baþka bir tan-
rý ara. Beni rahat býrak."
Gorim gene kalkmadý. "Ulu tanrým," dedi, "burada bekleyeceðim. Halkýn aç ve susuz. Senin rah-
metini ve yaþayabilecekleri bir ülke istiyorlar."
"Bu konuþmadan sýkýldým," dedi UL ve oradan ayrýldý.
Gorim daðda kaldý ve topraktaki hayvanlar ve havadaki kuþlar onu beslediler. Bir yýldan fazla
orada bekledi. Sonra tanrýlarýn yarattýðý korkunç ve çirkin yaratýklar gelip ayaklarýnýn dibine oturarak
onu seyretmeye baþladýlar.
UL'un Ruhu huzursuz oldu. Sonunda tekrar Gorim'e görünerek, "Hâlâ bekliyor musun?" diye
sordu.
Gorim secde ederek dedi ki: "Ulu tanrým, halkýn senin sevgini ve þefaatini bekliyor."
UL'un Ruhu kaçtý. Fakat Gorim orada bir yýl daha kaldý. Ejderhalar et, tekboynuzlar su getir-
diler ona. UL tekrar gelerek, "Hâlâ burada mýsýn?" diye sordu.
Gorim secde ederek, "Ulu tanrým," diye haykýrdý, "halkýn senin þefkatinden yoksun kaldýðý için
bir bir ölüyor." UL gene bu hakkaniyetli adamýn huzurundan kaçtý.
Bir yýl daha geçti ve bir yýl boyunca isimsiz, görünmez yaratýklar Gorim'i beslediler.
Ve UL'un Ruhu daða gelerek emretti: "Kalk Gorim."
Gorim secdeden kalkmayarak, "Ulu tanrým, acý bana," dedi.
"Kalk Gorim," dedi UL. Eðilerek Gorim'i elleriyle tutup kaldýrdý. "Ben senin tanrýn UL'um ve
karþýmda ayakta durmaný emrediyorum."
"Benim ve halkýmýn tanrýsý olacaksýn öyleyse," dedi Gorim.
"Ben senin ve halkýnýn tanrýsýyým," dedi UL.
Gorim bulunduðu yüksek yerden, çilesi sýrasýnda onu beslemiþ olan çirkin yaratýklara baktý.
"Ya bunlar ne olacak tanrým? Basiliskin ve minotorun, ejderhanýn ve kimeranýn, tekboynuzun ve isimsiz
yaratýðýn, kanatlý sürüngenin ve görünmez yaratýðýn da tanrýsý olacak mýsýn? Çünkü onlarý da kimse ka-
bullenmemiþ. Ama her birinin kendince güzelliði var. Yüzünü onlardan çevirme ulu tanrým, çünkü on-
larda büyük kýymet var. Genç tanrýlar onlarý sana yollamýþlardý. Eðer sen de reddedersen tanrýlarý kim
olacak?"
"Ben onlarýn yaratýlmasýna karþý çýkmýþtým," dedi UL. "Bu yaratýklar genç tanrýlar tarafýndan,
onlan azarladýðým için nisbet olsun diye bana gönderildi. Canavarlarýn tanrýsý olmayacaðým."
Gorim'in ayaklarýnýn dibindeki yaratýklar sýzlanmaya baþladýlar. Gorim yere oturarak, "Öyleyse
bekleyeceðim ulu tanrým," dedi.
"istediðin kadar bekle," dedi UL ve oradan uzaklaþtý.
Eskisi gibi, Gorim bekledi ve yaratýklar onu beslediler ve UL huzursuz oldu. Ve ulu tanrý, Go-
rim'in kutsal kiþiliði önünde piþman olarak yeniden yanýna geldi. "Kalk Gorim," dedi. "Kalk ve tanrýna
hizmet et." UL eðilip Gorim'i kaldýrdý. "Yanýnda oturan yaratýklarý bana getir ki onlara bakayým. Eðer
dediðin gibi bir kýymet ve güzellik görürsem, onlarýn da tanrýsý olmayý kabul edeceðim."
O zaman Gorim yaratýklarý bir bir UL'un huzuruna getirdi. Yaratýklar UL'un huzurunda yere
kapanýp onun þefaati için yalvardýlar. Ve UL her bir yaratýktaki güzelliði daha önce nasýl görmemiþ ol-
duðuna þaþtý. Ellerini kaldýrýp onlarý kutsadý ve dedi ki: "Ben UL'um ve hepinizde güzellik ve kýymet
buldum. Tanrýnýz olacaðým ve siz huzur içinde çoðalacaksýnýz."
Gorim mutlu oldu ve bütün bunlarýn olduðu daða Prolgu, yani "Kutsal Yer" adýný verdi. Sonra
halkýný býrakmýþ olduðu ovaya, onlarý tanrýlarýnýn yanýna getirmeye gitti. Fakat halký onu tanýmadý,
çünkü UL'un elleri ona dokunduðunda deðiþmiþti; gövdesi ve saçlarý kar beyazýydý. Halký ondan korktu
BELGARIAD 3
ve taþlayarak kovaladý.
Gorim UL'a yakararak dedi ki: "Ulu tanrým, dokunuþun beni deðiþtirmiþ; halkým beni tanýmý-
yor."
UL elini kaldýrdý ve Gorim'in halký da kendisi gibi bembeyaz oldu. UL'un ruhu gökgürültüsü gi-
bi bir sesle konuþtu ve dedi ki: "Tanrýnýzýn sözünü dinleyin. Bu adam Gorim'dir; sizi halkým olarak kabul
edeyim, koruyayým, gözeteyim ve sizin tanrýnýz olayým diye bana yalvardý. Bundan sonra sizin adýnýz
ULGo olacak; hem beni hem de onun kutsiyetini unutmayasýnýz diye. Onun dediklerini yapacak ve sizi
nereye götürürse gideceksiniz. Ona itaat etmeyenleri ve izlemeyenleri kökünden koparacaðým, kuru-
yup yok olacaklar."
Gorim insanlara eþyalarýný ve sýðýrlarýný alýp onun peþinden daðlara gelmelerini söyledi. Ama
kavmin ihtiyarlarý ne ona, ne de duyduklarý sesin UL'un sesi olduðuna inandýlar. Gorim'le alay ederek
dediler ki: "Eðer tanrý UL'un hizmetkânysan bir mucize göster de görelim."
Gorim dedi ki: "Teninize ve saçlarýnýza bakýn. Bu yeterli bir mucize deðil midir?"
Ýhtiyarlar huzursuz olup uzaklaþtýlar. Bir süre sonra geri dönüp dediler ki: "Bu UL'un þefaati-
nin ispatý deðil, senin gittiðin murdar yerlerden baþýmýza musallat ettiðin bir hastalýktýr."
Gorim ellerini kaldýrdý ve onu beslemiþ olan yaratýklar, kuzularýn bir çobanýn etrafýnda toplan-
masý gibi toplandýlar. Ýhtiyarlar tekrar korkup uzaklaþtýlar. Ama az sonra gelip dediler ki: "Bu yaratýk-
lar birer canavar; hepsi de çok çirkin. Sen ulu tanrý UL'un hizmetkârý deðil, bizi mahvetmek isteyen bir
þeytansýn. Biz hâlâ UL'un þefaatinin bir ispatýný göremedik.'"
Gorim sonunda onlardan býktý. Müthiþ bir sesle þöyle haykýrdý: "Ben size duyduðunuz sesin
UL'un sesi olduðunu söyledim. Sizin namýnýza yeteri kadar acý çektim. Þimdi Prolgu'ya, kutsal yere dö-
nüyorum. Benimle gelen gelsin, kalan kalsýn." Böyle diyerek dönüp daðlara doðru uzaklaþtý.
Birtakým insanlar peþine takýldýlar, ama çoðu kaldý ve Gorim'le ve ona uyanlarla alay etti: "Hani
UL'un þefaatini gösteren mucize? Biz Gorim'e itaat etmedik, onun peþinden gitmedik, ama bakýn, ne
kuruyoruz, ne de yok oluyoruz."
Bunun üzerine Gorim büyük bir üzüntüyle onlara baktý ve son kez konuþtu: "Benden bir mucize
istediniz. Ýþte size mucize. Týpký UL'un sesinin söylediði gibi, gövdesinden koparýlmýþ bir dal gibi kuru-
yorsunuz. Artýk yokoldunuz." Sonra kendisini izleyenlerle birlikte daðlara, Prolgu'ya doðru uzaklaþtý.
Kavmin çoðunluðu çadýrlarýna döndü ve Gorim ile gidenlerle alay etti. Bir yýl boyunca alay edip
güldüler. Sonra gülmeyi býraktýlar, çünkü kadýnlarý kýsýrlaþmýþtý, çocuk doðuramýyordu. Kavim kurudu
ve zamanla yok oldu.
Gorim'i izleyenler Prolgu'ya vardýlar ve orada bir þehir kurdular. UL'un ruhu yanlarýndaydý ve
orada Gorim'i besleyen yaratýklarla barýþ içinde yaþadýlar. Gorim birçok insan ömrü boyunca yaþadý;
ondan sonraki bütün UL Baþrahiplerine Gorim dendi ve her Gorim çok uzun süre yaþadý. Ýki bin yýl bo-
yunca UL'un saðladýðý barýþ içinde yaþadýlar ve bunun ebediyen süreceðini sandýlar.
Ama þer tanrýsý Torak, tanrý Aldur'un yaptýðý Taþý çaldý ve insanlarla tanrýlar arasýnda savaþ
baþladý. Torak, Taþý yeryüzünü ikiye ayýrýp araya denizi sokmak için kullandý; bunun üzerine Taþ onun
yüzünü korkunç bir þekilde yaktý. Torak Mallorya'ya kaçmak zorunda kaldý.
Yüzü yaralandýðý için çýldýrmýþtý; Ulgo'nun kavmiyle barýþ içinde yaþayan yaratýklar da onunla
birlikte çýldýrdýlar. UL'un barýþýna karþý ayaklandýlar ve þehirleri yýkýp insanlarý öldürdüler; geriye pek
az insan kaldý.
Kurtulanlar Prolgu'ya kaçtý; yaratýklar UL'un gazabýndan korktuklarý için onlarý izleyemedi.
Ýnsanlar aðlayýp aðýtlar yaktýlar. UL onlarýn haline üzüldü ve Prolgu'nun altýndaki maðaralarýn yolunu
gösterdi. Ýnsanlar UL'un kutsal maðaralarýna sýðýndýlar ve orada yaþamaya baþladýlar.
Bir zaman sonra, Büyücü Belgarath Alornlarýn kralýný ve onun oðullarýný yanýna alarak Mallor-
ya'ya, Taþý çalmaya gitti. Torak peþlerine takýlmaya kalktýðýnda ise Taþýn gazabý ona engel oldu. Belga-
SÝHÝRBAZIN TUZAÐI
rath Taþý ilk Riva Kralýna vererek, Taþ onun soyunda kaldýðý sürece Batýnýn güvende olduðunu söyledi.
Zamanla Alornlar daðýlarak güneye, yeni topraklara açýldýlar. Diðer tanrýlarýn kavimleri tanrý-
larýn ve insanlarýn savaþýndan yýlmýþlardý; kaçýp baþka topraklan istila ettiler ve bu ülkelere tuhaf isim-
ler verdiler. Fakat UL'un kavmi Prolgu'da kaldý ve onlarla iliþkiye girmedi. UL onlarý korudu ve gizle-
di; yabancýlar kavmin o daðda olduðunu öðrenemedi. Yüzyýllar boyuna UL'un kavmi dýþ dünyayla hiç il-
gilenmedi; dünya son Riva Kralýna yapýlan suikastle sarsýldýðýnda bile.
Ancak Torak dev gibi bir orduyla UL'un çocuklannýn ülkesinden geçerek Batýya saldýrdýðýnda,
UL'un ruhu Gorim ile konuþtu. Gorim kavmini gece vakti gizlice maðaralarýndan çýkardý. Uyuyan ordu-
ya saldýrarak aðýr zayiat verdirdiler. Böylece zayýf düþen Torak'ýn ordusu, Vo Mimbre denilen yerde
Batý ordularýna yenildi.
O zaman Gorim hazýrlanýp, galiplerle toplantý yapmaya gitti. Döndüðünde Torak'ýn aðýr yaralý
olduðu haberini getirdi. Þer tanrýsýnýn vücudu, müridi Belzedar tarafýndan kaçýrýlýp saklanmýþtý, ama
Torak'ýn Riva soyundan biri tekrar Riva tahtýna oturana kadar ölü gibi uyuyacaðý söyleniyordu. Bu da
hiçbir zaman demekti, çünkü o soydan kimsenin hayatta olmadýðý biliniyordu.
Gorim'in dýþ dünyayý ziyareti çok þaþýrtýcý bir þey olmuþtu, ama bundan bir zarar gelmedi.
UL'un çocuklarý tanrýlarýnýn gözetimi altýnda çoðaldýlar ve hayat eskisi gibi devam etti. Ancak Gorim'in
eskisi gibi Ulgo Kitabý'ný okuyarak vakit geçirmediði, eski, küflü kehanet parþömenleriyle uðraþtýðý da
gözden kaçmadý. Ama UL'un maðaralarýndan çýkýp baþka kavimlerin dünyasýna giden birinden de bu
kadar tuhaflýk beklenirdi zaten.
Derken bir gün maðaralarýn giriþinde tuhaf bir ihtiyar belirerek Gorim'le görüþmek istediðini
söyledi. Sesinde öyle bir güç vardý ki, hemen Gorim'i çaðýrdýlar. Sonra, kavim maðaralara sýðýndýðýndan
beri ilk defa, UL'un kavminden olmayan biri içeri alýndý. Gorim yabancýyý odasýna götürerek günlerce
onunla görüþtü. Daha sonra beyaz sakallý ve hýrpani kýlýklý ihtiyar uzun aralýklarla maðaralara geldi ve
her defasýnda Gorim tarafýndan buyur edildi.
Bir keresinde genç bir delikanlý Gorim'in yanýnda büyük boz bir kurt gördüðünü söyledi. Bu
muhtemelen hastalýk yüzünden görülmüþ bir rüyaydý, ama çocuk sözünü geri almadý.
Kavim kendini Gorim'in bu tuhaf huylarýna alýþtýrdý. Yýllar geçti ve büyük tanrý UL'un seçilmiþ
kavmi olduklarýndan emin olan insanlar, UL'a þükran duygulan içinde yaþayýp gittiler.
BELGARIAD 3
Birinci Kýsým
MARAGOR
BÎRÝNCÝ BÖLÜM
TOLNEDRA ÝMPARATORLUÐUNUN çiçeði, Borune Hanedanýnýn mücevheri, Ýmparator-
luk Prensesi Hazretleri Ce'Nedra, Kaptan Greldik'in gemisindeki meþe kiriþli bir kamarada, bir sandý-
ðýn üstüne baðdaþ kurmuþ, bir yandan bakýr rengi saçýndan bir tutamýn ucunu kemirirken, bir yandan
da Leydi Polgara'nýn Büyücü Belgarath'ýn kýrýk kolunu tedavi ediþini izlemekteydi. Kýsa, uçuk yeþil bir
Orman Perisi tuniði giyiyordu ve yanaðýna biraz kül bulaþmýþtý. Yukarýdaki güverteden, kürek çekerek
onlarý akýntý yukarý, küle boðulmuþ Sthiss Tor þehrinden uzaklaþtýran Greldik'in gemicilerine tempo ve-
ren davulun düzenli sesi duyuluyordu.
Durumun çok feci olduðuna karar verdi kendi kendine, imparator babasýyla kendini bildi bileli
oynadýðý otorite ve otoriteye karþý isyan oyununun bir parçasý olarak baþlayan bu olay, ölümcül bir cid-
diyet kazanmýþtý. Haftalar önce bir gece, Öðretmen Jeebers ile Tol Honeth' deki imparatorluk Sarayýn-
dan gizlice sývýþtýklarýnda, iþlerin bu kadar ileri gideceðini hiç düþünmemiþti. Jeebers kýsa bir süre son-
ra kaçýp gitmiþti zaten geçici bir kolaylýk saðlamaktan öteye bir anlamý yoktu adamcaðýzýn; þimdi ise bu
kuzeyli, asýk yüzlü insanlarýn yanýnda anlamadýðý bir maceraya atýlmýþtý. Adý bile prensesin tüylerini ür-
perten Leydi Polgara, Perili Ormanda ona oyunun bittiðini, hiçbir numaranýn, aðlayýp sýzlanmanýn ya
da dolabýn onun, Prenses Ce'Nedra'nýn, on altýncý yaþ gününde Riva Kralýnýn taht salonunda hazýr bu-
lunmasýný engelleyemeyeceðini kesin bir tavýrla bildirmiþti; gerekirse zincirlenmiþ olarak gidecekti ora-
ya. Ce'Nedra Leydi Polgara'nýn dediðini yapacaðýndan da kesinlikle emindi; bir an için yüzlerce sakallý
Alornun kahkahalarý arasýnda, þangýrdayan zincirler içinde, aþaðýlanmýþ bir þekilde öylece durduðunu
hayal etti. Her ne pahasýna olursa olsun bunu engellemeliydi, iþte o yüzden pek gönüllü bir þekilde ol-
masa da açýkça baþkaldýrmadan onlarý izlemiþti. Leydi Polgara'nýn gözlerindeki çelik ýþýltýsý daima ke-
lepçeleri ve zincirleri çaðrýþtýrýyordu ona; bu da prensesi imparator babasýnýn gücünden çok daha etkili
bir biçimde itaate zorluyordu.
Bu insanlarýn neyin peþinde olduðuna dair pek bir fikri yoktu Ce'Nedra'nýn. Birinin ya da bir
þeyin peþindeydiler ve bunun izi onlarý Nyissa'nýn yýlanlý ormanlarýna kadar getirmiþti. Murgolar da bir
þekilde iþin içindeydiler ve yollarýna bir sürü korkunç engel çýkarýyorlardý; Kraliçe Salmissra da bulaþ-
mýþtý iþe, o kadar ki genç Garion'u kaçýrtmýþtý.
Ce'Nedra daldýðý hayallerden sýyrýlarak kamaranýn öbür tarafýndaki Garion'a baktý. Nyissa
Kraliçesi ondan ne isteyebilirdi? O kadar sýradandý ki! Köylünün teki, bulaþýkçý yamaðý, önemsiz biri iþ-
te. iyi bir delikanlýydý kuþkusuz; düz, kýrçýl saçlarý alnýna düþüp duruyordu ve Ce'Nedra'nýn elleri uzanýp
o saçlarý düzeltmek arzusuyla kaþýnýyordu. Hoþ bir yüzü vardý sýradan tabii, ama hoþ ve kendini yalnýz
hissettiðinde ya da korktuðunda onunla sohbet edebiliyordu; ayrýca huysuz anlarýnda da onunla kavga
edebiliyordu çünkü ondan biraz büyüktü sadece. Ama Garion ona asaletine yakýþýr saygýyý göstermeyi
reddediyordu; herhalde bunun nasýl yapýlacaðýný bile bilmiyordu. Peki neden bu kadar þiddetle ilgileni-
yordu bu çocukla? Düþünceli düþünceli ona bakarak kafasýný buna yormaya baþladý.
SÝHÝRBAZIN TUZAÐI
Gene ayný þeyi yapýyordu. Öfkeyle gözlerini yüzünden kaçýrdý. Niye hep onu gözetliyordu san-
ki? Ne zaman dalsa, gözleri hep Garion'un yüzüne gidiyordu; ilginç bir yüzü de yoktu üstelik! Kendini
onu gözetleyebileceði yerlere gitmek için bahaneler yaratýrken bile yakalamýþtý kaç kere. Aptallýktý bu!
Ce'Nedra saçýnýn ucunu kemirdi, sonra biraz düþünüp tekrar kemirdi ve en sonunda gözleri ye-
niden Garion'un yüzünün ayrýntýlarýný incelemeye baþladý.
"iyileþecek mi?" diye gürledi Trellheim Kontu Barak, koca kýzýl sakalýný çekiþtirip Leydi Polga-
ra'nýn Belgarath'ýn kolundaki askýyý yerleþtirmesini izlerken.
"Basit bir kýrýk," dedi Polgara profesyonel bir tavýrla, sargý bezlerini kaldýrýrken. "Zaten bizim
ihtiyar aptal hýzlý iyileþir."
Belgarath yeni sarýlmýþ kolunu kýpýrdatýrken yüzünü buruþturarak, "Bu kadar canýmý yakmak
zorunda deðildin Pol," dedi. Eski, pas rengi tuniðinde koyu çamur lekeleri ve üzerine devrilen aðacýn e-
seri olduðu belli olan yeni bir yýrtýk vardý.
"Kemiði yerleþtirmem gerekiyordu baba," dedi Pol. "Eðri kaynamasýný istemezsin, deðil mi?"
"Bence canýmý yakmak hoþuna gidiyor," dedi Belgarath.
"Gelecek sefere kendin yaparsýn," dedi Pol soðukkanlý bir tavýrla, gri elbisesini düzelterek.
"içki istiyorum," dedi Belgarath dev cüsseli Barak'a.
Trellheim Kontu dar kapýya yaklaþarak dýþarýdaki gemiciye, "Belgarath'a bir kupa bira getirir
misin?" diye sordu.
"iyi mi o?" dedi gemici.
"Asabý bozuk," dedi Barak. "Eðer hemen içmezse daha da beter olacak."
"Hemen gidiyorum," dedi gemici.
"Akýllýca bir karar."
Bu da Ce'Nedra'nýn kafasýný karýþtýrýyordu iþte. Yanlarýndaki soylular bu hýrpani kýlýklý ihtiyara
müthiþ saygý gösteriyorlardý; ama bildiði kadarýyla bir unvaný bile yoktu Belgarath'ýn. Bir baronla bir
lejyon generali arasýndaki, bir Tolnedra grandükü ile bir Arendiya veliahtý arasýndaki ya da Riva Vekil-
harcý ile Çerek Kralý arasýndaki farký bir bakýþta anlayabilirdi; ama büyücüleri nereye koyacaðýný bile-
miyordu. Materyalist Tolnedralý aklý, büyücülerin varlýðýný bile kabullenemiyordu bir türlü. Evet, Batý
krallýklarýnýn yansýnda çeþitli unvanlara sahip olan Leydi Polgara'nýn dünyanýn en çok saygý gören ka-
dýný olduðundan þüphe yoktu, ama Belgarath serserinin biriydi, yersiz yurtsuz, çoðu zaman da insanla-
rýn baþýna bela olan biri. Garion'un onun torunu olduðunu da unutmamak gerekir diye söylendi Ce'Ned-
ra kendi kendine.
"Artýk bize olup bitenleri anlatma vaktin geldi baba," diyordu Leydi Polgara hastasýna.
"Bu konuda konuþmak istemiyorum," diye kestirip attý Belgarath.
Polgara, yüzünde küstah bir ifadeyle bir bankýn üzerine uzanmýþ yatan, keskin hatlý, alaycý, u-
fak tefek bir Drasniyalý soylu olan Prens Kheldar'a dönerek, "Ya sen ipek?" diye sordu.
Prens büyük bir üzüntü numarasýyla Belgarath'a, "Durumumu görüyorsun eski dostum," dedi
özür diler gibi. "Sýr saklamaya kalksam, nasýl olsa zorla öðrenir; bu da benim için pek tatsýz olabilir."
Belgarath ifadesiz bir suratla ona baktý, sonra öfkeyle pufladý. "Konuþmaya gönüllü olduðumu
sanma yani."
Belgarath arkasýný döndü.
"Anlayacaðýný biliyordum."
"Anlat haydi ipek," dedi Barak sabýrsýzlýkla.
Drasniyalý uzandýðý bankýn üzerinde doðrulup oturarak, "Anlatacak pek bir þey yok aslýnda,"
BELGARIAD 3
dedi. "Üç hafta kadar öne Zedar'ýn izini bulup Nyissa'ya kadar takip ettik. Birkaç Nyissa sýnýr muhafý-
zýyla karþýlaþtýk ama ciddi bir sorun çýkmadý. Her neyse, sýnýrý geçer geçmez, Taþýn izi doðuya döndü.
Buna þaþýrdýk, çünkü Zedar o kadar kararlý bir þekilde Nyissa'ya doðru ilerlemiþti ki, ikimiz de Salmis-
sra ile bir anlaþma yaptýðýný sanýyorduk. Belki de herkesin öyle sanmasýný istemiþtir. Zedar çok zeki bir
adam; Salmissra da üstüne vazife olmayan iþlere burnunu sokmasýyla ünlüdür."
"O iþin icabýna bakýldý," dedi Leydi Polgara ciddi bir tavýrla.
"Ne oldu?" diye sordu Belgarath.
"Sonra anlatýrým baba. Sen devam et Ýpek."
îpek omuzlarýný silkti. "Devamýnda bir þey yok. Zedar'ýn izini eski Marag sýnýrýnýn yakýnýndaki
harabelerden birine kadar sürdük. Orada Belgarath'ýn bir ziyaretçisi oldu; ya da en azýndan bana öyle
söyledi. Ben kimseyi göremedim. Her neyse, sonra bana planýmýzýn deðiþtiðini, nehir aþaðý dönüp
Sthiss Tor'da sizi bulmamýz gerektiðini söyledi. Daha fazla da açýklama yapamadý, çünkü birdenbire or-
manda Murgo kaynamaya baþlamýþtý bizi mi arýyorlardý yoksa Zedar'ý mý anlayamadýk. O günden beri
Murgolardan da Nyissalýlardan da saklanarak, geceleri yolculuk ederek buraya gelmeye çalýþýyorduk.
Bir haberci bile gönderdik önden. Size ulaþmadý mý?"
"Evvelki gün geldi," dedi Polgara. "Ateþi vardý, o yüzden mesajýnýzý almamýz epey sürdü."
Kheldar baþýný sallayarak, "Her neyse," dedi. "Murgolann yanýnda Grolimler de vardý ve bizi zi-
hinleriyle de arýyorlardý. Belgarath onlarýn bizi bulmasýný engellemek için bir þey yapýyordu. Herhalde
bu zihnini fazla meþgul ediyordu ki, yürüdüðü yere bakmýyordu hiç. Bu sabah atlardan inmiþ, bataklýk
içinden geçmeye çalýþýyorduk. Belgarath da dalgýn dalgýn yürürken aðaç üstüne devrildi."
"Tahmin etmeliydim," dedi Polgara. "Biri yapmýþ olmasýn?"
"Sanmýyorum," dedi ipek. "Tuzak olabilirdi tabii, ama bana öyle gelmedi. Aðaç içinden çürümüþ-
tü. Onu uyarmaya çalýþtým, ama Belgarath tam altýna yürüdü."
"Tamam, tamam," dedi Belgarath.
"Ama sahiden uyardým."
"Üstüme varma Ýpek."
"Seni uyarmaya çalýþmadýðýmý sanmasýnlar da," dedi îpek.
Polgara baþýný sallayarak, "Baba!" dedi, sesinde müthiþ bir hayal kýnklýðýyla.
"Beni rahat býrak Polgara," dedi Belgarath.
"Onu aðacýn altýndan çýkarýp elimden geldiðince kolunu sardým," diye devam etti Ýpek. "Sonra
da küçük bir kayýk çaldým ve nehirden aþaðý doðru yola çýktýk. Bu kül yaðmuru baþlayana kadar her
þey yolunda gidiyordu."
"Atlarý ne yaptýn?" dedi Hettar. Ce'Nedra bu uzun boylu, sessiz, siyah deri elbiseli ve kazýnmýþ
kafasýnda tek bir tutam saç olan Algar beyinden biraz çekiniyordu. Hettar hiç gülümsemiyordu ve
"Murgo" lafý geçtiðinde atmacaya benzeyen yüzünde taþ gibi bir ifade beliriveriyordu. Ona insanca bir
hava veren tek þey, atlara duyduðu sonsuz ilgiydi.
"Ýyiler," dedi Ýpek. "Onlarý Nyissalýlarýn bulamayacaðý bir yere baðladým. Biz onlarý tekrar bu-
lana kadar güvende olurlar."
"Gemiye bindiðinizde Taþýn Ctuchik'te olduðunu söylemiþtin," dedi Polgara Belgarath'a. "Nasýl
oldu bu?"
Ýhtiyar omuzlarýný silkerek, "Beltira ayrýntýya girmedi," dedi. "Bütün söylediði Zedar'ýn Cthol
Murgos'a girdiði an Ctuchik'in kurduðu pusuya düþmüþ olduðu. Zedar kaçmayý baþarmýþ, ama Taþý bý-
rakmak zorunda kalmýþ."
"Beltira'yla mý konuþtun?"
SÝHÝRBAZIN TUZAÐI
"Zihniyle," dedi Belgarath.
"Ustanýn niye Vadiye gelmemizi istediðini söyledi mi?"
"Hayýr. Sormak aklýna bile gelmemiþtir. Beltira'yý bilirsin."
"Oraya gitmemiz aylar alacak baba," dedi Polgara kaygýyla kaþlarýný çatarak. "Buradan Vadi iki
yüz elli fersah."
"Aldur oraya gitmemizi istiyor," dedi Belgarath. "Bunca yýldan sonra onun isteklerine karþý çýk-
maya baþlayamam."
"Bu arada da Taþ Rak Cthol'da, Ctuchik'in elinde."
"Ona bir faydasý olmaz ki Pol. Torak bile iki bin yýldýr uðraþmasýna raðmen Taþ'a hükmedemi-
yor. Rak Cthol'un nerede olduðunu biliyorum; Ctuchik onu benden saklayamaz. Gidip elinden almaya
karar verdiðim zaman o da Taþ da orada olacaklar. O sihirbazla nasýl baþa çýkacaðýmý biliyorum." Bel-
garath "sihirbaz" derken sesinde müthiþ bir aþaðýlama ifadesi vardý.
"Peki bu arada Zedar ne yapacak?"
"Zedar'ýn derdi baþýndan aþkýn. Beltira onun Torak'ýn vücudunu sakladýðý yerden alýp baþka bir
yere götürdüðünü söyledi. Torak'ýn vücudunu Rak Cthol'dan mümkün olduðunca uzak tutacaðýndan e-
min olabiliriz. Bence iþler yoluna giriyor. Zaten Zedar'ý kovalamaktan sýkýlmaya baþlamýþtým."
Ce'Nedra'ya çok karmaþýk geliyordu bütün bunlar. Neden bu tuhaf isimli iki Angarak büyücü-
sünün davranýþlarýna ve herkesin hayran olduðu o esrarlý mücevhere takmýþlardý ki kafalarýný? Onun i-
çin þu mücevher, bu mücevher fark etmezdi. Çocukluðu etrafý mücevherlerle dolu geçtiði için süse tab-
ya önem vermez olmuþtu. Þu anda bile kullandýðý tek taký, çam kozalaðý þeklindeki altýn küpeleriydi; on-
larý da altýn olduklarý için deðil, baþýný hareket ettirdikçe hoþ bir ses çýkarmalarýný saðlayan düzenekleri
yüzünden seviyordu.
Bütün bunlar yýllar önce babasýnýn sarayýnda bir masalcýdan dinlediði Alorn efsanelerinden bi-
rine benziyordu. O efsanede de büyülü bir mücevher vardý. Angaraklann tanrýsý Torak mücevheri çal-
mýþtý ve bir büyücü ile bazý Alorn krallarý onu geri alarak bir kýlýcýn kabzasýna takmýþlar ve Riva sara-
yýndaki taht odasýna gizlemiþlerdi. Batýyý müthiþ bir felaketten koruduðu söyleniyordu. Tuhaftýr ki, ef-
sanedeki büyücünün adý da Belgarath'tý, týpký bu ihtiyar gibi.
Ama o zaman Belgarath'ýn binlerce yaþýnda olmasý gerekirdi ki bu saçmaydý tabii. Herhalde bu
eski efsanevi kahramanýn onuruna ona bu adý vermiþlerdi ya da insanlarý etkilemek için kendisi seçmiþ-
ti.
Gözleri yine Garion'un yüzüne kaydý. Delikanlý yüzünde ciddi bir ifadeyle odanýn bir köþesinde
oturuyordu. Belki de onun bu ciddiyetiydi merakýný celbedip gözlerini yüzüne çeken. Tanýdýðý baþka de-
likanlýlar soylular ve soylu çocuklarý cazip ve zeki görünmeye çalýþýrlardý, ama Garion hiç espriler yapýp
onu eðlendirmeye çalýþmamýþtý. Bunu nasýl karþýlamasý gerektiðini bilmiyordu. Nasýl davranmasý ge-
rektiðini bilemeyecek kadar odun muydu bu çocuk? Belki de ona hiç aldýrmadýðý için böyle yapýyordu.
En azýndan deneyebilirdi, deðil mi? Hiç olmazsa arada bir! Eðer Garion onun karþýsýnda kendisini aptal
yerine koyacak þeyler yapmazsa, onunla nasýl baþa çýkabilirdi ki?
Ansýzýn ona kýzgýn olduðunu hatýrladý. Garion Kraliçe Salmissra'nýn hayatýnda gördüðü en gü-
zel kadýn olduðunu söylemiþti; bu korkunç lafýný affetmek için henüz çok erkendi. Bu terbiyesizce dil
sürçmesi yüzünden onun canýna okuyacaktý. Garion'un yüzüne dik dik bakarken, yeniden yüzüne düþen
buklelerden biriyle oynamaya baþladý dalgýn dalgýn.
Ertesi sabah, Cthol Murgos'ta bir yerlerdeki dev bir volkanik patlamanýn sonucu olan kül yað-
muru, yeniden güverteye çýkmaya imkân saðlayacak kadar azalmýþtý. Nehir kýyýsýndaki orman hâlâ bi-
raz pusluydu, ama hava solunabilecek kadar temizdi artýk. Ce'Nedra aþaðýdaki kamaranýn boðucu ha-
vasýndan kaçarak güverteye fýrladý.
Garion geminin pruvasýnda her zaman oturduðu korunaklý yerde Belgarath ile muhabbete dal-
BELGARIAD 3
摘要:

TEÞEKKÜRÖncelikle tarama iþini gerçekleþtiren Kender'e çok teþekkürler.Sadece bu ekitap deðil taramýþ olduðu tüm eserler için sonsuz teþekkürler.Kender'in diðer kitaplarýna www.kitap.perisi.com adresinden ulaþabilirsiniz.Tarama iþini gerçekleþtirdiði için Kender'e bu kadar teþekkür ediyorsakelbettek...

展开>> 收起<<
belgariad-3.pdf

共180页,预览36页

还剩页未读, 继续阅读

声明:本站为文档C2C交易模式,即用户上传的文档直接被用户下载,本站只是中间服务平台,本站所有文档下载所得的收益归上传人(含作者)所有。玖贝云文库仅提供信息存储空间,仅对用户上传内容的表现方式做保护处理,对上载内容本身不做任何修改或编辑。若文档所含内容侵犯了您的版权或隐私,请立即通知玖贝云文库,我们立即给予删除!
分类:外语学习 价格:5.9玖币 属性:180 页 大小:455.9KB 格式:PDF 时间:2024-12-24

开通VIP享超值会员特权

  • 多端同步记录
  • 高速下载文档
  • 免费文档工具
  • 分享文档赚钱
  • 每日登录抽奖
  • 优质衍生服务
/ 180
客服
关注