belgariad-4

VIP免费
2024-12-24 0 0 520.55KB 206 页 5.9玖币
侵权投诉
TEÞEKKÜR
Öncelikle tarama iþini gerçekleþtiren Kender'e çok teþekkürler.
Sadece bu ekitap deðil taramýþ olduðu tüm eserler için sonsuz teþekkürler.
Kender'in diðer kitaplarýna www.kitap.perisi.com adresinden ulaþabilirsiniz.
Tarama iþini gerçekleþtirdiði için Kender'e bu kadar teþekkür ediyorsak
elbetteki zevkle okuduðumuz kitaplar için
baþta yazarlarý olmak üzere yayýncýlarý ve emeði geçen herkese
ne kadar teþekkür etmemiz gerektiðini bir düþünmek gerek.
En güzel teþekkür herhalde o kitaplarýn orjinallerini almak olsa gerek diye düþünüyorum.
NOTLAR
*Kitabý baþtan sona elimden geldiðince imla ve noktalamalara dikkat ederek düzenlemeye
çalýþtým tabi yine de gözden kaçanlar olmuþtur. Affola.
*Diðer kitaplarý henüz okumadým okudukça bir yandan da düzelttiðim için zamanla onlarý da
ayný þekilde düzenleyip sizlere sunmaya çalýþacaðým
Selamlar sevgiler...
shAkoD
shakod3@hotmail.com
GÝRÝÞ
Demirpençe Riva'nýn Aldur Taþý'nýn koruyucusu oluþunun ve Nyissa'dan gelen habasetin hikâ-
yesidir.
Alorn Kitabý'na ve daha sonraki öykülere dayanarak.
BiR GÜN GELDi, Çerek ve üç oðlu, Büyücü Belgarath ile Mallorya'ya gittiler. Bereberce, ya-
ralý Tanrý Torak'ýn çaldýðý Aldur Taþý'ný geri almayý amaçlamýþlardý. Torak'ýn demir kulesinde Taþ'ýn
saklý olduðu yere vardýklarýnda, muhteþem mücevhere dokunmaya bir tek Çerek'in oðullarýnýn en kü-
çüðü olan Demirpençe Riva cesaret etti. Çünkü ruhunda kötü niyet taþýmayan bir tek Riva'ydý.
Tekrar Batý'ya döndüklerinde, Belgarath Riva'ya ve onun soyuna Taþ'ýn koruyuculuðu görevini
verdi ve dedi ki: "Taþ sende ve senin soyunda kaldýðý sürece, Batý emniyette olacaktýr."
Sonra Riva Taþ'ý alýp halkýyla birlikte Rüzgârlar Adasý'na yelken açtý. Gemileri adaya yanaþtý-
ðýnda oraya bir Hisar ve etrafýna da surlarla çevrili bir þehir inþa edilmesini emretti. Ýnsanlar bu þehre
Riva adýný verdiler; savaþ için yapýlmýþ, kale gibi bir þehirdi bu.
Hisarýn içine dev bir salon yapýldý; bu salonda kara taþtan oyulmuþ, duvara dayalý bir taht var-
dý, insanlar bu salona Riva Kralýnýn Salonu dediler.
Derken bir gün Riva derin bir uykuya daldý ve Alornlann Ayý Tanrýsý Belar rüyasýna girip dedi
ki: "Ey Taþ'ýn Koruyucusu, gökten iki yýldýz düþüreceðim. Bunlarý alýp ateþte kýzdýracak ve örste döve-
ceksin. Birinden bir kýlýç aðzý, ötekinden bir kabza yapacaksýn; birleþtiðinde kardeþim Aldur'un Taþ'ýný
koruyacak bir kýlýç olacak."
Riva uyandýðýnda gökten iki yýldýz kaydýðýný gördü ve yýldýzlarý daðlarýn tepelerinde arayýp bul-
du. Belar'ýn söylediði gibi bir kýlýç aðzý ve bir kabza yaptý. Fakat iþi bittiðinde, kýlýç ve kabza bir türlü
birleþmiyordu. Bunun üzerine Riva, "Heyhat!" diye haykýrdý. "Vazifemi baþaramadým, çünkü kýlýç bir-
leþmiyor."
Yakýnlarda durmuþ onu seyreden bir tilki dile gelip, "îþini yanlýþ yapmadýn Riva," dedi. "Kabza-
yý al ve Taþ'ý tepesine tak." Riva tilkinin dediði gibi yapýnca, Taþ, kabza ile birleþti; ancak kýlýcýn aðzý ile
kabza hâlâ ayrýydý. Tilki yine ona akýl öðreterek, "Kýlýcýn aðzýný sol, kabzayý sað eline al ve birleþtir," de-
di.
"Birleþmiyorlar," dedi Riva. "Mümkün deðil."
"Sen de pek bilgeymiþsin," dedi tilki. "Daha denemeden neyin mümkün olup neyin olmadýðýný
biliyorsun."
Riva utanarak kabzayla kýlýcý birleþtirince, kýlýç aðzý týpký suya dalarmýþ gibi kabzaya geçti. Ký-
lýç ebediyen birleþmiþ oldu böylece.
BELGARIAD 4
Tilki gülerek dedi ki: "Kýlýcý al ve önündeki kayaya vur."
Riva kýlýcýn kýrýlacaðýndan korktu, ama gene de kayaya vurdu. Kaya ikiye bölündü ve yarýlan
yerden bir nehir fýþkýrarak aþaðýdaki þehre doðru akmaya baþladý. Ve uzaklarda, doðudaki Mallorya'da,
yaralý Torak yüreðinde bir ürpertiyle uykusundan uyandý.
Tilki tekrar güldü, sonra dönüp koþmaya baþladý. Durakladýðýnda Riva onun artýk tilki deðil,
Belgarath'ýn gümüþ rengi kurt sureti olduðunu gördü.
Riva kýlýcý tahtýnýn arkasýndaki kara taþ duvara yerleþtirdi aðzý aþaðý gelecek þekilde; öyle ki,
kabzadaki Taþ, en yüksek noktada duruyordu. Kýlýç duvara kaynadý. Riva'dan baþka hiç kimse onu ye-
rinden alamazdý.
Yýllar geçtikçe, insanlar Riva ne zaman tahta otursa Taþ'ýn soðuk bir alevle tutuþtuðunu, kýlýcý
eline alýp kaldýrdýðýnda ise mavi ateþten bir dile dönüþtüðünü gördüler.
Kýlýcýn dövülmesinden sonraki bahar, Rüzgârlar Denizi'nin karanlýk sularýndan, ne küreði ne de
yelkeni olan küçük bir kayýk çýkageldi. Kayýkta dünyanýn en güzel kýzý vardý. Adý Beldaran'dý; Belga-
rath'ýn sevgili kýzý Beldaran. Riva'nýn karýsý olmaya gelmiþti. Ve, zamanýn baþýnda yazýlmýþ olduðu gibi,
onu görünce Riva'nýn kalbi aþkla yanýp tutuþtu.
Beldaran'la Riva'nýn evlenmelerinden bir yýl sonra, Eras yortusunda bir oðullarý oldu. Riva'nýn
oðlunun sað elinde Taþ'ýn iþareti vardý. Doðar doðmaz Riva oðlunu Riva Kralýnýn Salonuna götürdü ve
elini Taþ'a deðdirdi. Taþ çocuðu tanýdý ve onun sevgisiyle parladý. Bundan sonra Riva soyundan gelen
çocuklarýn hepsi ellerinde bu iþaretle doðdular, ki Taþ onlarý tanýsýn ve kendisine dokunduklarýnda yok
etmesin. Çünkü ancak Riva soyu Taþ'a güvenle dokunabilirdi. Her bebeðin eli Taþ'a dokundukça, Riva
soyu ile Taþ arasýndaki bað daha da güçlendi. Her dokunuþta Taþ'ýn parlaklýðý daha da arttý.
Bir yýl boyunca Riva þehrinde iþler böyle yürüdü gitti. Bazen yabancý gemiler Rüzgârlar Deni-
zi'ne gelirdi, ama Rüzgârlar Adasý'm korumakla görevli Çerek gemileri hemen onlara saldýrýp batýrýrdý.
Ama zamanla, Alorn krallarý toplanýp bu yabancýlarýn Torak'ýn hizmetinde olmadýklarýna, Nedra adlý
Tanrýya baðlý olduklarýna karar verdiler. Onlarýn gemilerinin Rüzgârlar Denizi'nde güvenle seyretme-
sine izin verdiler. "Çünkü," dedi Riva Kralý diðer hükümdarlara, "bir gün gelecek, Nedra oðullarý Tek-
göz Torak'ýn Angaraklarýyla savaþýmýzda yanýmýzda olacak. Oðullarýnýn gemilerini batýrarak Nedra'yý
kýzdýrmayalým." Riva hükümdannýn bu bilgece sözlerine Alorn krallarý da katýldý; dünyanýn deðiþmekte
olduðunu kabul ettiler.
Bunun üzerine, parþömen parçalarýna imza atmaktan çocukça bir zevk alan Nedra oðullarýyla
anlaþmalar imzalandý. Ancak, çok deðer verdikleri cicili bicili ývýr zývýrla dolu gemileriyle Riva körfezine
girdiklerinde, Riva Kralý hallerine güldü ve þehrin kapýlarýný kapatarak onlan içeri almadý.
Nedra oðullarý imparator dedikleri krallarýna þikâyete koþtular ve sokaklarýnda mallarýný sata-
bilmeleri için þehrin kapýlarýný açtýrmasýný rica ettiler. Bunun üzerine Ýmparator, ordusunu adaya yolla-
dý. Tabii, Tolnedra adýný verdikleri bu krallýktan gelenlerin Deniz'den geçmesine izin vermek baþka bir
þeydi, Riva kapýlarýna bir ordunun dayanmasý baþka bir þey. Riva Kralý limanýn boþaltýlmasýný ve Tol-
nedra gemilerinin körfezden temizlenmesini emretti, ve öyle de yapýldý.
Tolnedra imparatorunun gazabý korkunç oldu. Ordularýný toplayarak Rüzgârlar Denizi'ni geç-
meye hazýrlandý. O zaman barýþsever Alornlar toplanarak bu düþüncesiz imparatorla anlaþmaya çalýþtý-
lar. Ona bir mesaj göndererek dediler ki: Eðer ýsrar edersen, gelip imparatoru da krallýðýný da yok ede-
riz ve kalýntýlarýna da denize dökeriz, imparator bu barýþçý mesaja boyun eðdi ve o delice maceradan
vaz geçti.
Yýllar geçtikçe, Riva Kralý Tolnedralý tüccarlarýn zararsýz olduðunu anladý ve þehrin önündeki
nhtým boyunda bir köy kurup lüzumsuz mallarýný orada satmalarýna izin verdi. Alýp satma konusundaki
bu delicesine hevesleri onu öylesine eðlendiriyordu ki, halkýndan arada bir gidip onlardan hiçbir iþleri-
ne yaramayacak da olsa birkaç þey satýn almalarýný rica bile etti.
BÜYÜLÜ ÞATO
Gel zaman git zaman, Lanetli Torak'ýn çaldýðý Taþ'ý kaldýrýp da dünyayý ortadan ikiye bölmesi-
nin üstünden tam dört bin iki yýl geçmiþken, Nedra oðullarýnýn Riva þehrinin duvarlarý dýþýna kurduðu
köye baþka birtakým yabancýlar geldi. Bu yabancýlar Tanrý Issa'nýn oðullarý olduklarýný söylüyorlardý.
Kendilerine Nyîssalý diyorlar ve hükümdarlarýnýn bir kadýn olduðunu iddia ediyorlardý ki, bu da her du-
yana pek anormal geliyordu. Kraliçelerinin adý Salmissra idi.
Nyîssalýlar göz boyayýcý kýlýklarla gelip, kraliçelerinden Riva Kralýna ve ailesine hediyeler getir-
diklerini söylediler. Bunu duyan Riva soyunun yaþlý kralý Bilge Gorek, bu issa oðullarý ve kraliçeleri
hakkýnda daha fazla bilgi edinmek için yanýp tutuþmaya baþladý. Karýsýný, iki oðlunu, onlarýn kanlarýný
ve bütün torunlarýný yanýna alýp kaleden ve þehirden çýkarak, Nytssalýlara hoþgeldin demek ve Sthiss
Tor fahiþesinin yolladýðý hediyeleri almak için onlarýn çadýrýna gitti. Riva Kralýný ve ailesini sahte tebes-
sümlerle çadýrlanna buyur ettiler.
Derken tssa'nýn bu habis ve lanetli evlatlan, Riva soyundan gelen herkese saldýrdýlar. Silahlarý
zehre batýnlmýþtý, o yüzden en küçük bir çizik bile ölüm demekti.
Yaþlýlýðýnda bile çok güçlü olan Gorek, katillerle dövüþmeye baþladý; kendini kurtarmak deðildi
maksadý, çünkü daha ilk darbeyi yediðinde damarlarýnda ölüm dolaþtýðýný anlamýþtý. Tek amacý, soyu-
nun devamýný saðlamak için torunlanndan birini olsun kurtarmaktý. Heyhat, hepsinin sonu gelmiþti ka-
çýp kendini suya atan bir torun hariç. Gorek bunu görünce pelerinini baþýna çekip inledi ve Nyissa bý-
çaklarýnýn altýnda can verdi.
Hisarýn Vekilharcý Brand olanlarý duyduðunda gazabý müthiþ oldu. Hain suikastçýlar hemen ya-
kalandýlar ve Brand tarafýndan en cesur insanlan bile titreten yöntemlerle sorguya çekildiler. Sonunda
gerçek ortaya çýktý. Gorek ve ailesi, Nyissalýlann Yýlan Kraliçesi Salmissra'nýn emriyle öldürülmüþtü.
Suya atlayan çocuktan ise eser yoktu. Katillerden biri, kar beyazý bir baykuþun suya dalýp çocu-
ðu kaparak götürdüðünü söylüyordu, ama en þiddetli zorlamalar altýnda bile ifadesini deðiþtirmemesi-
ne raðmen kimse ona inanmadý.
Bunun üzerine tüm Alorya îssa oðullarýna karþý müthiþ bir savaþ baþlattý. Þehirlerini yýkýp bula-
bildikleri herkesi kýlýçtan geçirdiler.
Salmissra son nefesini verirken, bu habis suikastý Tekgöz Torak ve hizmetkân Zedar'ýn zoruyla
yaptýðýný itiraf etti.
Böylelikle, artýk bir Riva Kralý kalmamýþtý; Taþ'ýn Koruyucusu yoktu. Ama Brand ve onun ar-
dýndan gelip onunla ayný adý taþýyanlar, Riva'yý yönettiler. Bunu izleyen yýllarda, Riva soyunun uzak ül-
kelerde saklanmakta olduðu söylentisi dolaþtý durdu. Ama gri pelerinli Rivalýlar tüm dünyayý aradýlar-
sa da, böyle birini bulamadýlar.
Kýlýç Riva'nýn onu koyduðu yerde kaldý; Taþ da hâlâ kabzasýna takýlýydý, ama parlamýyordu ve
cansýz gibiydi artýk, insanlar, bir Riva Kralý olmasa da, Taþ orada durdukça Batý'nýn güvenlikte olduðu-
nu düþünmeye baþladýlar. Taþ'ýn oradan çalýnacaðýndan da pek korkulmuyordu, çünkü Riva soyundan
gelmeyen biri Taþ'a dokunduðu anda, oracýkta kül olup bitiyordu.
Ancak adamlarý Riva Kralý'ný ve Taþ'ýn Koruyucusunu ortadan kaldýrdýktan sonra Tekgöz To-
rak Batý'yý fethetmek için planlar yapmaya baþlamýþtý bile. Yýllar sonra, muazzam bir Angarak ordusu-
nun baþýna geçerek Batý'ya yürüdü. Sürüleri Algarya'yý talan ederek Arendiya'ya girdiler ve Vo Mim-
bre þehrinin kapýlarýna dayandýlar.
Bunun üzerine, Belgarath ve kýzý Büyücü Polgara, Riva Vekilharcý Brand'ýn yanýna vanp ona a-
kýl verdiler. Onlarla birlikte Brand ordusunu Vo Mimbre'ye yürüttü. Þehrin önündeki kanlý muharebe
sýrasýnda, Taþ'ýn gücünü kullanarak Torak'ý yendi. Torak'ýn müridi Zedar efendisinin gövdesini kaçýra-
rak sakladý, ancak bütün gücünü kullanmasýna raðmen Tanrýsýný uyandýramadý. Batý halklarý kendileri-
ni yeniden güvende ve Aldur Taþý'nýn korumasý altýnda hissettiler.
Derken, Riva soyunun gerçek mirasçýsý olan bir Riva Kralýnýn yeniden ortaya çýkýp, Riva Kralý-
BELGARIAD 4
nýn Salonundaki tahta oturacaðý yolunda bir kehanet olduðu yolunda söylentiler yayýlmaya baþladý. Da-
ha sonraki yýllarda da, Tolnedra imparatorlarýnýn kýzlarýnýn on altýncý yaþ günlerinde Riva Hisarýnda, e-
ðer kral dönerse onun karýsý olmak için bekledikleri de söylenir oldu. Ama bu öykülere pek aldýran ol-
madý. Yüzyýllar geçti ve Batý hâlâ emniyetteydi. Taþ, kýlýcýn kabzasýnda sessiz ve karanlýk bekledi. To-
rak'ýn bir yerlerde, uyanmak için Riva Kralýnýn dönüþünü beklediði söyleniyordu; demek ki hiç olacaðý
yoktu bunun.
Bu öykünün de burada sona ermesi gerekir. Ama hiçbir gerçek öykünün sonu yoktur. Kurnaz
kiþiler çalmak ve yok etmek için planlar kurdukça da, hiçbir þey güvende sayýlmamalýdýr.
Uzun asýrlar sonra, yeni dedikodular duyuldu; bu dedikodular en yüksek yerlerde oturanlarý bi-
le rahatsýz edecek gibiydi. Fýsýltýlar, Taþ'ýn çalýndýðýný söylüyordu. Sonra Belgarath ve Polgara'nýn Batý
ülkelerinde yeniden dolaþtýðý görüldü. Bu defa yanlarýnda Belgarath'a "dede", Polgara'ya da "teyze" di-
yen Garion adlý bir genç adam vardý. Batý krallýklarýnda dolaþtýkça, yanlarýna tuhaf yol arkadaþlarý aldý-
lar.
Belgarath toplanan Alorn Krallarýna, Taþ'ý kýlýcýn kabzasýndan ayýrmanýn bir yolunu bularak
çalan kiþinin Dönek Zedar olduðunu ve muhtemelen uyuyan Torak'ý uyandýrmak amacýyla Doðu'ya
doðru gitmekte olduðunu bildirdi. Belgarath'ýn yanýndakilerle birlikte, Taþ'ý yeniden ele geçirmek için
Zedar'ýn peþine takýlmasý gerekiyordu.
Zaman içinde, Belgarath ve yol arkadaþlarýnýn Taþ'ý ele geçirmek için atýldýklarý serüvene Bel-
gariad dendi. Ama serüvenin sonu Kehanete baðlýydý; nihai sonucu ise Kehanet bile bilmiyordu.
BÜYÜLÜ ÞATO
Birinci Kýsým
ALGARYA
BÝRÝNCÝ BÖLÜM
CTUCHlK ÖLMÜÞTÜ, hatta ölmekten de beter olmuþtu; toprak onun yokoluþunun artçý dal-
galarýyla sarsýlýp inliyordu. Garion ve arkadaþlarý, sarsýlan bazalt kuleyi arý peteði gibi oymuþ loþ kori-
dorlardan kaçarken, çevrelerindeki kayalar gýcýrdayýp çatýrdayarak sallanýyor, karanlýkta üstlerine taþ
parçalarý yaðýyordu. Koþarken Garion'un zihni de sarsýlýp dolanýyor, düþünceleri az önce olanlarýn deh-
þetiyle her türlü mantýktan azade, kaos halinde birbirine takýlýp duruyordu. Kaçmak bir zorunluluktu;
kaçarken ne düþünce ne de farkýndalýk vardý, adýmlarý kalp atýþlarý kadar mekanikti.
Kulaklarý zihninin kubbelerinde çýnlayýp yükselen kutlama þarkýsýyla dolmuþtu sanki; bu du-
rum düþünceye yer býrakmýyor, içini þaþkýnlýk ve merakla dolduruyordu. Ancak bütün bu karmaþanýn
ortasýnda, elinde tuttuðu küçücük elin de þiddetle farkýndaydý. Ctuchik'in karanlýk kulesinde bulduklarý
küçük çocuk, Aldur Taþý'ný göðsüne bastýrmýþ, yanýnda koþuyordu. Garion zihnindeki þarkýnýn kaynaðý-
nýn Taþ olduðunu biliyordu. Daha kulenin merdivenlerini çýkarken ona fýsýldamaya baþlamýþ, bulundu-
ðu odaya girdiklerinde ise þarkýsý göðe yükselmiþti. Bütün düþüncelerini silip götüren, þoktan, Ctuchik'i
yok edip Belgarath'ý bezden bir bebek gibi yere seren müthiþ patlamadan ve bunu izleyen depremin
gümbürtüsünden ziyade, Taþ'ýn sarkýþýydý.
Garion koþarken bir yandan da bu þarkýyla mücadele ediyor, aklýný baþýna toplamaya çalýþýyor-
du. Ama þarký tüm çabalanna engel oluyor, zihnini daðýtýp tesadüfi izlenimler ve geliþigüzel anýlarý kar-
makarýþýk bir biçimde karþýsýna çýkararak nereye gittiðini bile bilmeden koþmasýna neden oluyordu.
Parçalanmakta olan Rak Cthol þehrinin hemen altýndaki köle aðýllarýnýn keskin kokusu, gölgeli
koridorlardan yükselerek burunlarýna doldu. Sanki bu kokuyla aniden uyanmýþ gibi, bir sürü baþka ko-
kunun anýsý Garion'un zihnini doldurdu: Faldor'un çiftliðinde, Pol Teyzenin mutfaðýndaki yeni piþmiþ
ekmeðin ýlýk kokusu, Taþ'ý arayýþlarýnýn ilk aþamasýnda, Sendarya'nýn kuzey sahilindeki Darine'e var-
dýklarýnda duyduðu denizden gelen tuz kokusu, Nyissa'nýn ormanlarýnýn ve bataklýklarýnýn pis kokusu
ve þu anda Rak Cthol'un yýkýlan duvarlarý arasýnda çökmekte olan Torak Tapýnaðýnda kurban edilen
kölelerin yanmýþ vücutlarýnýn mide bulandýrýcý kokusu. Ama bu karmakarýþýk anýlar arasýnda en öne çý-
kaný, Prenses Ce'Nedra'nýn saçlarýnýn kokuþuydu.
"Garion!" diye haykýrdý Pol Teyze karanlýðýn içinden. "Ayaðýný bastýðýn yere dikkat et!" Garion
zihnini anýlardan kurtarýp da aklýný baþýna toplamaya çalýþýrken, tavandan kopup yere düþen koca bir
kayaya takýlarak sendeledi.
Rutubetli hücrelerine kilitlenmiþ kölelerin dehþet içindeki çýðlýklarý her yanlarýný kaplamýþ,
depremin gümbürtüsüyle garip ve uyumsuz bir müzik gibi birleþerek yükseliyordu. Karanlýkta baþka
sesler de vardý: Keskin þiveli Murgo sesleri, koþan ayaklarýn patýrtýsý, sürgüsü açýlmýþ, kayalýk tepeyle
birlikte sallanan ve duvara çarpan demir bir hücre kapýsýnýn sesi. Karanlýk maðaralarda toz bulutlarý
yükseliyor; bu boðucu kaya tozu gözlerini yakýyor, kaya parçalan arasýnda koþup dururken aralýksýz ök-
sürmelerine neden oluyordu.
BELGARIAD 4
Garion elini tuttuðu küçük oðlaný bir kaya yýðýnýnýn üstüne kaldýrdý; çocuk güven dolu gözleriy-
le sakin ve gülümseyerek baktý yüzüne; ezici karanlýktaki çýðlýk ve pis koku karmaþasýndan hiç etkilen-
memiþ gibiydi. Tekrar yere býrakacakken fikrini deðiþtirdi. Kucaðýnda taþýmak daha güvenli olacaktý.
Tekrar koridora döndü, ama yumuþak bir þeye basýnca durakladý. Yere bakýnca midesinin bulandýðýný
hissetti: Yerdeki kayalarýn arasýndan fýrlamýþ bir insan eline basýyordu.
Tebdili kýyafet için giydikleri Murgo cüppelerini dalgalandýrarak, zangýr zangýr titreyen karan-
lýkta koþmaya devam ettiler; toz hâlâ çok yoðundu çevrelerinde.
"Durun!" diye haykýrdý yobaz Ulgo Relg; elini kaldýrmýþ, baþýný yana yatýrarak dikkatle bir þey
dinliyordu.
"Burada olmaz!" dedi Barak. O da kollarýnda baygýn Belgarath'ý taþýyordu. "Yürüsene Relg!"
"Sus!" diye emretti Relg. "Dinlemeye çalýþýyorum." Sonra baþýný sallayarak, "Geri dönün!" diye
haykýrdý. Hýzla dönmüþ, herkesi geriye doðru itekliyordu. "Kaçýn!"
"O tarafta Murgolar var," diye itiraz etti Barak.
"Kaçýn!" diye tekrarladý Relg. "Tepenin bu bölümü yýkýlýyor."
Daha onlar dönerlerken, müthiþ bir yýrtýlma sesi sardý etraflarýný. Kayalar sanki bu duruma iti-
raz eder gibi, öfke dolu, iðrenç bir sesle birbirlerinden ayrýlýyorlardý. Kaçtýklarý koridora aniden ýþýk
doldu, çünkü bazalt tepenin bir yaný ayrýlmýþtý ve kayalarýn bir kýsmý yüzlerce metre aþaðýdaki çorak
topraklara doðru kayarken, yarýk hýzla geniþliyordu. Maðaralarýn karanlýk dünyasý ansýzýn açýldýðýnda,
yeni doðmuþ güneþin kýzýl ýþýklarý gözleri kör edecek kadar parlak geldi onlara. Tepenin yanýndaki ko-
caman yarýktan, altlarýnda ve üstlerinde bir sürü maðaranýn daha boþluða açýldýðýný gördüler.
"Oradalar!" diye bir haykýnþ yükseldi yukarýdan. Garion hýzla baþýný kaldýrdý. On beþyirmi met-
re yukarýlarýnda, altý kara cüppeli Murgo ellerinde kýlýçlarýyla, toz bulutlan arasýnda bir maðara aðzýn-
da durmuþlardý. Biri heyecanla onlarý iþaret ediyordu. Sonra tepe yeniden sarsýldý ve koca bir kaya küt-
lesi daha koptu. Murgolar çýðlýk çýðlýða uçuruma yuvarlandýlar.
"Kaçýn!" diye haykýrdý Relg yeniden. Hepsi onun peþinden sarsýlan koridorun karanlýðýna daldý-
lar.
"Bir dakika durun," diye inledi Barak birkaç yüz metre geriye doðru koþtuktan sonra ansýzýn
duraklayarak. "Nefesim týkandý." Dev göðsü inip kalkarak Belgarath'ý yere indirdi.
"Size yardým edebilir miyim Lordum?" diye sordu Mandorallen hemen.
"Hayýr," dedi Barak nefes nefese. "Ben hallederim. Biraz nefesim kesildi, o kadar." Sonra iri ya-
rý adam etrafýna bakýnarak, "Ne oldu orada?" diye sordu. "Bütün bunlan baþlatacak ne oldu?"
"Belgarath ile Ctuchik'in arasýnda küçük bir anlaþmazlýk çýktý," dedi îpek her zamanki alaycý
tavrýyla. "Sona doðru kontrolü kaybettiler."
"Ctuchik'e ne oldu?" diye sordu Barak, hâlâ nefes nefese. "Mandorallen'le birlikte odaya girdiði-
mizde sizden baþka kimseyi görmedim."
"Kendini yok etti," dedi Polgara, diz çöküp Belgarath'ýn yüzüne bakarken.
"Ama biz cesedini de göremedik Hanýmefendi," dedi Mandorallen. Enli kýlýcý elinde, karanlýðý
kolluyordu.
"Görecek pek bir þey kalmamýþtý," dedi îpek.
"Burada güvende miyiz?" diye sordu Polgara Relg'e.
Ulgo kafasýný koridorun duvarýna dayayarak bir süre dikkatle dinledi, sonra baþýný sallayarak,
"Þimdilik," diye cevap verdi.
"Biraz duralým öyleyse. Babamý muayene etmek istiyorum. Bana biraz ýþýk yap."
Relg kemerindeki torbalarý karýþtýrarak o zayýf Ulgo ýþýðýný veren iki maddeyi çýkardý ve birbi-
BÜYÜLÜ ÞATO
rine karýþtýrdý.
îpek merakla Polgara'ya bakýyordu. "Ne oldu? Belgarath mý yaptý bunu Ctuchik'e?"
Polgara babasýnýn göðsüne dokunurken baþýný hayýr anlamýnda salladý. "Ctuchik her nedense
Taþ'ý yok etmeye çalýþtý. Onu çok korkutan bir þey oldu, o da birinci kuralý unuttu."
Kucaðýndaki çocuðu yere býrakýrken, Garion bir an için hatýrlar gibi oldu: Patlayýp yokolmasýna
neden olan o ölümcül "Yok ol!" sözünü söylemeden önce Ctuchik'in zihnine bakabilmiþti kýsacýk bir süre.
Baþrahibin kafasýndaki o hayali görebiliyordu yine. O, Garion, Taþ'ý elinde tutyordu ve bu görüntü
Ctuchik'in kör, akýldýþý bir paniðe kapýlmasýna neden olmuþtu. Neden? Bu görüntü neden Grolimi o ö-
lümcül hataya sürüklemiþti? "Ne oldu ona Pol Teyze?" diye sordu. Bunu bilmesi gerektiðine dair bir his
vardý içinde.
"Artýk yok," dedi Pol. "Onu var eden cevher bile yok oldu."
"Benim sorduðum bu deðildi," diye itiraza kalkýþtý Garion, ama Barak lafýný kesmiþti bile.
"Taþ'ý yok etti mi peki?" diye soruyordu iri yan adam endiþeli bir sesle.
"Hiçbir þey Taþ'ý yok edemez," dedi Pol sakin bir sesle.
"Nerede öyleyse?"
Küçük oðlan Garion'un elini býrakýp dev Çerek'in yanýna gitti ve yuvarlak, gri taþý uzatarak,
"Teslim?" dedi, "Emanet."
Barak geri çekilerek, "Belar!" diye haykýrdý ve ellerini arkasýnda kavuþturdu. "Þu taþý sallamayý
býraksýn lütfen Polgara. Ne kadar tehlikeli olduðunu bilmiyor mu?"
"Sanmam."
"Belgarath nasýl?" diye sordu ipek.
"Kalbi hâlâ güçlü," dedi Polgara. "Ama çok bitkin. Dövüþ onu az kalsýn öldürüyordu."
Yankýlanan uzun bir titreyiþle, deprem duruldu. Bunu izleyen sessizlik çok müthiþ geldi herke-
se. "Bitti mi?" diye sordu Durnik sinirli sinirli etrafýna bakarak.
"Sanmam," diye cevap verdi Relg. Ani sessizlik içinde o da sesini alçaltmýþtý. "Depremler genel-
likle uzun sürer."
Barak ihtiyatla küçük oðlana bakarak, "Nereden çýktý bu çocuk?" diye sordu. Onun gür sesi de
çok alçak çýkmýþtý.
"Ctuchik'le birlikte kuledeydi," dedi Polgara. "Zedar'ýn Taþ'ý çalmasý için yetiþtirdiði çocuk."
"Pek hýrsýza benzemiyor."
"Deðil zaten." Polgara dikkatle sansýn oðlana bakarak, "Biri ona göz kulak olsun," dedi. "Tuhaf
bir þey var onda. Buradan iner inmez ilgileneceðim, ama þu anda vaktim yok."
"Taþ'tan olabilir mi?" diye sordu ipek. "insanlar üzerinde tuhaf etkileri olduðunu duymuþtum."
"Öyledir belki," dedi Pol, ama pek inanmýþ gibi deðildi. "Onu yanýndan ayýrma Garion. Taþ'ý da
kaybetmemesine dikkat et."
"Niye ben?" Hiç düþünmeden aðzýndan çýkývermiþti.
Pol Teyze ona dik dik baktý.
"Peki Pol Teyze." Tartýþmanýn faydasý olmayacaðýný biliyordu.
"O da neydi?" dedi Barak susmalarý için elini kaldýrarak.
Karanlýðýn içinde bir yerlerden mýnltýlar geliyordu. Sert, genizden gelen mýnltýlar.
"Murgolar!" dedi ipek elini hançerine atarak.
"Kaç kiþiler?" diye sordu Barak Pol Teyzeye.
BELGARIAD 4
"Beþ," dedi Pol. "Hayýr, altý. Biri geride kalmýþ."
" Aralannda Grolim var mý?"
Pol olumsuz anlamda salladý baþýný.
"Haydi Mandorallen," dedi dev Çerek kýlýcýný çekerken.
Þövalye enli kýlýcýný bir elinden diðerine geçirirken baþýyla onayladý.
"Burada bekleyin," diye fýsýldadý Barak diðerlerine. "Hemen döneriz." Sonra Mandorallen'le bir-
likte karanlýða daldýlar; siyah Murgo cüppeleri gölgelere karýþýverdi hemen.
Diðerleri kulak kabartarak beklediler. O tuhaf þarký yeniden Garion'un zihnini doldurdu ve Ga-
rion'un düþünceleri onun zorlayýcýlýðý önünde daðýlýp gitti. Bir yerlerde çakýllarýn yokuþ aþaðý yuvarlan-
masýndan doðan týslama gibi bir ses duyuldu ve bu ses onda bir sürü anýyý ayaklandýrdý. Faldor'un çiftli-
ðinden Durnik'in örse vuran çekicinin sesini duyuyordu sanki; sonra bütün bu olaylarýn baþladýðý sýra-
da, Darine'e þalgam yüklü bir arabayla giderlerken atlarýn nal seslerini ve arabanýn gýcýrtýsýný duydu.
Val Alorn'un dýþýndaki ormanda üstüne saldýran yabani domuz, Murgo Aþarak yaralý yüzünde nefret ve
korkuyla onu seyrederken, kesilmiþ aðaçlarla dolu alanda Arendiyalý serf delikanlýnýn çaldýðý flütün
göklerden gelen sesi, hepsi sanki o an, oradaymýþ gibiydi.
Garion baþýný sallayarak kafasýný toplamaya çalýþtý, ama þarký onu hayallere dalmaya zorluyor-
du. Perili Orman'da Aþarak'ýn korkunç bir çýtýrtýyla yanmasýnýn sesini ve Grolim'in çaresizce "Efendim,
acý bana," diye yakarýþýný duydu. Salmissra'nýn sarayýnda, ayý suretindeki Barak, yanýnda buz gibi bir
öfke içindeki Pol Teyze ile önüne çýkan her þeyi paralayarak taht salonuna doðru ilerlerken saðdan sol-
dan yükselen çýðlýklarý da duydu.
Derken, hep kafasýnýn içinde olan ses konuþtu yeniden: "Mücadele etmeyi býrak."
"Ne bu?" diye sordu Garion kafasýný toplamaya çalýþarak.
"Taþ."
"Ne yapýyor?"
"Seni tanýmaya çalýþýyor. Onun öðrenme yöntemi bu."
"Bekleyemez mi? Þu anda buna vaktimiz yok."
"istersen ona sen anlat." Ses pek keyiflenmiþ gibiydi. "Belki seni dinler, ama sanmam. Seni çok
uzun bir süredir bekliyordu."
"Niye ben?"
"Bu soruyu sormaktan usanmadýn mý?"
"Diðerlerine de ayný þeyi yapýyor mu?"
"Daha az oranda. Rahatlasan iyi olur. Ne de olsa istediði þeyi yapacak."
Birden karanlýk koridorlardan bir çelik sesi ve hayret dolu bir çýðlýk yükseldi. Sonra Garion
darbe sesleri duymaya baþladý, ardýndan da bir inilti. Sonra sessizlik oldu.
Birkaç saniye sonra ayak sesleri duyuldu ve Barak ile Mandorallen geri döndü. "Arkada kalmýþ
olaný bulamadýk," dedi Barak. "Belgarath ayýlacakmýþ gibi görünüyor mu?"
Polgara baþýný sallayarak, "Hayýr," dedi. "Hâlâ tamamen sersemlemiþ durumda."
"Taþýyayým öyleyse. Artýk gidelim. Aþaðýya yolumuz uzun; biraz sonra bu maðaralar Murgolar-
la dolar."
"Bir dakika," dedi Polgara. "Relg, nerede olduðumuzu biliyor musun?"
"Aþaðý yukarý."
"Köle kadýný býraktýðýmýz yere götür bizi," dedi Polgara itiraz kabul etmeyen bir sesle.
Relg'in yüzü asýldý, ama bir þey demedi.
BÜYÜLÜ ÞATO
Barak baygýn Belgarath'ý sýrtlandý, Garion da kollarýný açýnca, Taþ'ý korumak ister gibi göðsüne
bastýran çocuk itiraz etmeden kucaðýna týrmanýverdi. Oðlan tuhaf bir biçimde hafifti ve Garion onu hiç
güç harcamadan taþýyabiliyordu. Relg hafifçe pýrýldayan tahta çanaðýný yukarý kaldýrarak yollarýný biraz
aydýnlattý; kývrýlýp giren koridorlardan, karanlýk maðaralarýn içine doðru zigzag çizen bir yol tutturdu-
lar, ilerledikçe, üstlerindeki dev kayanýn karanlýðý Garion'un omuzlarýna giderek artan bir aðýrlýkla ba-
sýyordu sanki. Zihnindeki þarký yeniden yükseldi ve Relg'in elindeki zayýf ýþýkta yeniden hayallere daldý.
Þimdi ne olduðunu anladýðý için daha kolay geliyordu. Þarký zihnini açýyor, Taþ ise hayatýndan hafif bir
dokunuþla geçerek her düþüncesini, her anýsýný emip alýyordu sanki. Meraký tuhaftý; Garion'un hiç ö-
nemli bulmadýðý olaylarýn üzerinde duruyor, olduklarý zaman çok önemli sandýðý olaylara ise bir doku-
nup geçiyordu. Rak Cthol'a yaptýklarý yolculuðun her adýmýný ayrýntýsýyla inceledi. Maragor'un üstün-
deki daðlarda, Garion'un Aþarak'tan aldýðý canýn zorunlu bir bedeli gibi ölü taya can verdiði kristal ma-
ðaraya onlarla birlikte girdi. Onlarla Vadi'ye inip Garion'un Söz ve Irade'yi ilk kez bilinçli bir biçimde
kullanarak büyük beyaz taþý devirmesini izledi. Eldrak Grul'la yaptýklarý savaþý fark etmedi bile, Ulgo
maðaralarýna yaptýklarý ziyarete de aldýrmadý, ama Rak Cthol'a yaklaþýrken Garion'la Pol Teyzenin
Grolimlerin arayan zihinlerine karþý yarattýklarý hayali kalkaný merakla inceledi. Brill'in ölümüne ve
Torak tapýnaðýndaki iðrenç törenlere hiç ilgi göstermedi, ama Grolim Baþrahibinin kayaya asýlý odasýn-
da Belgarath'la Ctuchik arasýnda geçen konuþmanýn üzerinde durdu. Sonra çok tuhaf bir þey yaparak
geri döndü ve Garion'un Prenses Ce'Nedra ile ilgili anýlarýný tek tek taradý: Güneþin bakýr rengi saçla-
rýnda yansýmasý, hareketlerinin zarafeti, kokusu, farkýnda olmadan yaptýðý hareketler, minik, narin yü-
zünde duygularýnýn oynaþmasý. Bunlarýn üzerinde o kadar çok durdu ki, Garion rahatsýz olmaya baþla-
dý. Bir yandan da prensesin söz ve davranýþlarýnýn hafýzasýnda bu kadar çok yer tutmasýna hayret edi-
yordu.
"Garion," dedi Pol Teyze, "ne oluyor sana? Sana çocuða bak demiþtim. Dikkat et biraz. Dalga
geçmenin zamaný deðil."
"Dalga geçmiyordum. Sadece..." Nasýl açýklayabilirdi?
"Sadece ne?"
"Önemli deðil."
Yollarýna devam ederken, topraðýn yerine oturmasýnýn düzenli aralýklarla doðurduðu sarsýntý-
larla sendeliyorlardý. Temelindeki toprak titreyip kývrandýkça, dev bazalt kule sallanýp inliyordu. Her
sarsýntýda durup nefes almaya bile cesaret edemeden bekliyorlardý.
"Ne kadar indik?" diye sordu îpek kaygýyla etrafa bakýnarak.
"Üç yüz metre kadar," dedi Relg.
"O kadarcýk mý? Bu hýzla bir hafta týkýlý kalýrýz burada."
"Ne kadar sürerse o kadar sürer," dedi Relg kýsýk sesiyle, geniþ omuzlarýný silkip yoluna devam
ederken.
Önlerindeki koridorda gene Murgolar vardý. Kýsa ve pis bir dövüþten sonra Mandorallen topal-
layarak geri döndü.
"Niye beni beklemedin?" diye sordu Barak ters bir tavýrla.
"Sadece üç kiþilerdi Lordum," dedi Mandorallen.
"Seninle konuþmanýn faydasý yok, biliyor musun?" dedi Barak köpürerek.
"îyi misin?" diye sordu Polgara þövalyeye.
"Basit bir çizik hanýmefendi," dedi Mandorallen kayýtsýz bir tavýrla. "Zahmetinize deðmez."
Koridorun kaya zemini yeniden titreyip sallandý; gümbürtü maðaralarda yankýlanarak yayýldý.
Donup kaldýlar, ama birkaç saniye sonra yerin hareketi duruldu.
Maðaralardan ve koridorlardan geçerek sürekli aþaðýya indiler. Rak Cthol'u harap edip Ctuc-
BELGARIAD 4
摘要:

TEÞEKKÜRÖncelikle tarama iþini gerçekleþtiren Kender'e çok teþekkürler.Sadece bu ekitap deðil taramýþ olduðu tüm eserler için sonsuz teþekkürler.Kender'in diðer kitaplarýna www.kitap.perisi.com adresinden ulaþabilirsiniz.Tarama iþini gerçekleþtirdiði için Kender'e bu kadar teþekkür ediyorsakelbettek...

展开>> 收起<<
belgariad-4.pdf

共206页,预览42页

还剩页未读, 继续阅读

声明:本站为文档C2C交易模式,即用户上传的文档直接被用户下载,本站只是中间服务平台,本站所有文档下载所得的收益归上传人(含作者)所有。玖贝云文库仅提供信息存储空间,仅对用户上传内容的表现方式做保护处理,对上载内容本身不做任何修改或编辑。若文档所含内容侵犯了您的版权或隐私,请立即通知玖贝云文库,我们立即给予删除!
分类:外语学习 价格:5.9玖币 属性:206 页 大小:520.55KB 格式:PDF 时间:2024-12-24

开通VIP享超值会员特权

  • 多端同步记录
  • 高速下载文档
  • 免费文档工具
  • 分享文档赚钱
  • 每日登录抽奖
  • 优质衍生服务
/ 206
客服
关注