anlamýyor; tehlike kavramýndan ise haberi bile yok."
"Hâlâ orada," dedi ipek hayal kýnklýðýna uðramýþ bir sesle. "Kýlýcý görebiliyorum hâlâ."
"Orada olduðunu bildiðin için," dedi Belgarath. "Baþkalarý fark etmeyecek."
"O kadar iri bir þeyi nasýl fark etmezmiþ insan?"
"Çok karýþýk," dedi Belgarath. "Taþ insanlarý kendisini ve kýlýcý görmemeye teþvik edecek. Çok
dikkatle bakarlarsa, Garion'un sýrtýnda bir þey olduðunu anlarlar, ama ne olduðunu keþfetmeye çalýþa-
cak kadar meraklanmazlar da. Aslýnda çoðu insan Garion'u da fark etmeyecek."
"Garion da mý görünmez oldu diyorsun yani?"
"Hayýr. Sadece þimdilik dikkat çekici biri deðil. Haydi gidelim. Bu daðlarda gece çabuk iner."
Yar Gurak Garion'un hayatýnda gördüðü en çirkin þehirdi belki de.
Sapsarý akan bir çayýn iki kýyýsýna kurulmuþtu; çamurlu, zemini düzeltilmemiþ sokaklarý, çayýn
kesip geçtiði tepenin dik yamaçlarýna týrmanýyordu. Çayýn içinden geçtiði dar vadinin iki yanýndaki tüm
bitkiler temizlenmiþti. Tepenin içine giren tüneller ve derin kazý alanlarý vardý. Kazýlý alanlardan çýkan
küçük pýnarlarýn çamurlu sularý tepe aþaðý akarak çayý daha da bulandýnyordu. Þehir alelacele kurulu-
vermiþ gibiydi; bütün binalar da gecekonduya benziyordu. Yapýlarda kütük ve yontulmamýþ taþlar kul-
lanýlmýþtý, çoðu evin de çatýsýna branda gerilmiþti sadece.
Sokaklar çoðunun sarhoþ olduðu belli olan sýska, karanlýk yüzlü Nadraklarla doluydu. Þehre gi-
rerlerken, meyhanelerden birinin kapýsýnda berbat bir kavga çýktý; mecburen durup iki düzine Nadra-
kýn çamurda yuvarlanarak birbirlerini bayýltmaya, hatta yaralamaya çabalamalarýný seyrettiler.
Çamurlu bir sokaðýn ucunda bir han bulduklarýnda, güneþ de batmaya baþlamýþtý. Birinci katý
taþtan, ikinci katý ise kütüklerden yapýlmýþ büyük, kare þeklinde bir binaydý bu; ahýrlan ise arka taraf-
taydý. Atlarýný baðlayýp gece için bir oda tuttular ve yiyecek bir þeyler bulma umuduyla, hanýn meyha-
neye benzeyen salonuna girdiler. Salondaki tahta sýralar dingildekti ve yaðlý masalar ekmek kýrýntýlarý
ve yemek artýklarýyla doluydu. Zincirlere asýlý yað lambalarý pis pis tütüyordu ve ortalýkta müthiþ bir
haþlanmýþ lahana kokusu vardý. Dünyanýn çeþitli yerlerinden gelmiþ tüccarlar, temkinli gözlerle küçük
gruplar halinde oturmuþ, etraflarýnda bir þüphe perdesi, akþam yemeklerini yiyorlardý.
Belgarath, ipek ve Garion boþ bir masaya oturarak, yaðlý önlüklü, sarhoþ bir garsonun getirdiði
tahta çanaklardaki yahniyi yediler. Yemekleri bitince ipek gürültüler gelmekte olan yan salona bir göz
atýp, soru sorarcasýna Belgarath'a baktý.
ihtiyar baþýný sallayarak, "Boþ ver," dedi. "Nadraklar sinirli insanlardýr, Batý ile iliþkileri de bu-
günlerde biraz gergin. Bela aramayalým."
ipek asýk suratla baþýný salladý; sonra gece için tuttuklarý odaya çýktýlar. Garion elindeki titreþen
mumu kaldýrarak kuþkuyla duvarlara dayalý, yontulmamýþ kütüklerden yapýlmýþ yataklara baktý. Yatak
yaylarý iptendi, þiltelerse saman doluydu; þiltelerin içindeki samanlar top top olmuþtu ve pek de temize
benzemiyorlardý. Aþaðýdaki kumar salonundan gelen gürültü dayanýlýr gibi deðildi.
"Bu gece pek uyuyamayacaðýz herhalde," dedi.
"Madenci þehirleri çiftçi köylerine benzemez," dedi ipek. "Çiftçiler sarhoþ bile olsalar nezaket
kurallarýna uyarlar. Madenciler ise daha gürültücü olur."
Belgarath omuzlarýný silkerek, "Biraz sonra sakinleþirler," dedi. "Geceyarýsý olmadan çoðu sýzar
zaten." Ipek'e döndü. "Sabah dükkânlar açýlýr açýlmaz, gidip bize farklý giysiler al, tercihan kullanýlmýþ
olsun. Altýn arayýcýsý kýlýðýna girersek kimse bizimle fazla ilgilenmez. Bir kazma, iki tane de taþ çekici al.
Yük atýnýn arkasýna görünür þekilde baðlarýz."
"Bunu daha önce de yapmýþ gibisin."
"Zaman zaman, iyi bir gizlenme yoludur. Altýn arayýcýlarý deli olur zaten, o yüzden tuhaf yerler-
de bulunmalarý kimseyi þaþýrtmaz." ihtiyar güldü. "Bir keresinde altýn bile bulmuþtum kolun kalýnlýðýn-
BELGARIAD 5